Yalan dünya kavramını irdelerken bununla ilgili aklıma ilk gelen dinlemekten büyük keyif aldıgım Neşet Ertaş ın Kırşehir yöresinden türküsü oldu.Bu türkünün sözleri benzetme yaparsam eger bana ;bozkırların güneşten almış oldugu sarılıktaki bir serin nefesi ,bazen de göze kaçan bir darı zerresinin vermiş oldugu acıyı anımsattı.
Hep sen mi ağladın hep sen mi yandın
Bende gülemedim yalan dünyada
Sen beni gönlünce mutlu mu sandın
Ben de gülemedim yalan dünyada (Ömrümü boş yere çalan dünyada)
Ah yalan dünyada yalan dünyada
Yalandan yüzüme gülen dünyada
Sen ağladın canım ben ise yandım
Dünyayı gönlümce olacak sandım
Boş yere aldandım boş yere kandım
İrengi gözümde solan dünyada
‘Yalan Dünya’ türküsünü dinlediğinizde hayatı iliklerinize kadar hissedebiliyormusunuz? Bazıları için belki sıradan gibi görünen bir hayata neler sığdırılmış, neler yaşanmış ve o ‘yalan dünya’ nın içinde neler saklı kalmış!
Yalan dünya kavramı genelde ya karşımızdaki kişiyi ya da her şeyden bıkmış, yorulmuş kendini isteklerinden vazgeçirmek için bir nevi caydırıcılık etkisi yapsın diye kullanılır. Tarz da şudur: “Boşveerrr hayat zaten boş, ne gerek var, aman boşver yalan dünya!”… Hatta bazen birisine ‘Ne var Ne yok?’ diye sorduğumuzda aldığımız cevap da ‘yalan dolan’ gibi yakınmalardır.
Madem bu dünya yalan ise o zaman bu telaş niye? Bu hırs, kin, nefret, öfke, kavga, kırgınlıklar, savaşlar niye? Bu dünya önemsizse bu dünyayı güzelleştirmeğe çalışmak boş bir gayrettir.Bu dünya önemsizse kendimizi daha iyi, daha bilgili, daha işe yarar bir insan yapmak boş bir gayrettir.Bu dünya önemsizse, doğayı korumaya çalışmanın ne faydası var? Bırakın doğa mahvolsun, nasıl olsa bu dünya yalan dünyadır, doğası da yalandır.Bu dünya önemsizse insanların haksızlığa uğramasının ne önemi var? Nasıl olsa her şey gibi bu haksızlıkta geçici ve önemsizdir.Maden işçilerinin yer altında ölmesinin ne önemi var? Bu dünya geçici, yalan dünya değil mi? Nasıl olsa ölmeyecekler mi?
Bugün kime sorsak hayat boş, bu dünya yalan der ama ne yazık ki o boşluğu doldurmak kimsenin aklına gelmez. Herşeyi yakıştırıyoruz kendimize ama bir tek ölümü yakıştıramıyoruz. Gerçekten insan ömrü belli olsaydı bugün yaptıklarımızı yine yapar mıydık? Hiç sanmıyorum. Günlük hayatınızdaki konuşmalara bir bakın, ya da etrafınızdaki insan ilişkilerine, çoğu aldatmaca tarzında. Herkes rolünü oynuyor, o günü mutlu mesut geçirmişse kendince kar sayıyor.Dilimizde olan özümüzde değil, özümüzde olan dilimizde değil. Maalesef dünya genelinde uzun zamandır bir yozlaşma ile karşı karşıyayız .Bütün değerlerin tek düze bir şekilde değersizleştiği, insanlığın diplerde gezdiği, ilişkilerin zayıfladığı hatta sadece çıkara dayandığı, kavramların karıştığı bir dönemden geçiyoruz. Sebep sonuç ilişkisine bakınca da bütün bu gelişmeleri ya zamanın ruhuna ya da teknolojiye bağlıyoruz.
Bu yozlaşma nedeni ile de benim de dahil herkesin ortak noktası eskiye özlem Neden peki ? Çünkü o zamanlar insanların birbirlerine saygısı vardı, değer verilirdi, herkesin CV’si karakteriydi. Birçok insan hakkında genel bir kanı oluşurdu. “Pırlanta gibi insan”, “altın gibi çocuk” denirdi. Hatta kız istemelerde en çok bu deyimler kullanılırdı. Şimdiki evlendirme programlarındaki gibi ‘sosyal güvencen var mı, üzerinde tapun var mı?’ denmezdi. Kendini övmek, malla, mülkle, para ile ilgili konuşmak ayıp sayılırdı. Şimdiki devir reklam devri olduğu için kendini övmezsen reklamını yapmış olmuyor, varlığını anlatmazsan itibarın olmuyor!
Eskiden her şeye rağmen mutluyduk. Şimdi öyle mi? Ne yapsak bir türlü mutlu olamıyoruz. Gittikçe girdap gibi içine alan, sahte sevgilerin kol gezdiği, ‘canım’ ların havada uçuştuğu sanal ilişkiler ortamında eski samimi, içten ve doğal ilişkileri arıyoruz. Şöyle dost meclisinde iki lafın belini kıralım dediğimizde bile birbirimizi kırıyoruz. Söz meclisten dışarı deyip birbirimize dokunduruyoruz. Materyalist yaklaşımlar yüzünden dostlukların ölçüsü bile değişti.
Yalan dünya kavramında dünya önemsizse eger bize emanet edilen işi doğru yapmamızın ne önemi var? Nasıl olsa yapılan iş bu yalan dünyada kalmayacak mı?
Hâlbuki gerçek bunun tam tersi.Bu hayat çok kıymetli. Bu dünya gerçek bir dünya. Bu dünyadan ayrıldığımızda ne olacağı konusunda inanışlar muhteliftir. Yaşadığımız üzüntülerin, mutlulukların hepsi gerçektir. Bu dünyaya yaptığımız her katkı, iyilik veya kötülük bir şekilde sonsuza kadar etkisini sürdürecektir. Dünyadan ayrılırken hayatı doya doya yaşadığını hissetmek, elinden geldiğince hayatını, başkalarının hayatını güzelleştirmeğe çalıştığını düşünmek her insanın hakkıdır.İyilik yapmak insanı mutlu eden duygulardandır.Peki iyilik yaptık mı hele ki hiç karşılıksız iyilik yaptıkmı veya şu yaşadıgımız yozlaşmış ,herşeyin sadece menfaatler üzerine kuruldugu bu çagda karşılıksız iyilik yapmanın ne demek olduğunu hatırlıyor muyuz?
Burada amaç iyilik dalgası yaratıp bu dalganın bütün dünyaya yayılması.Küçük bir gülümseme, biraz hediyeleşme, biraz da yardım. Komşu teyzenin evini temizlemek, sokak çocuklarına yemek götürmek ,yolda üşümüş çocuğu mağazaya sokup istediği montu almak, sokakta üşüyen birine çıkarıp boynundaki şalı dolamak. İyilik dalgası ile tüm dünyada kelebek Etkisi yaratılabilir.Bir küçük damla, ötelerde bir okyanusa dönüşebilir.
Kelebek etkisi kavramını açıklarsak eger;en kısa tanımla, küçük bir durumun beklenmeyen (hesaplanmayan, önceden bilinmeyen, ön görülmeyen) ve kaos boyutlarına ulaşabilen hatta etkinin sürekli artması durumuna verilen addır. Bu kavrama “Kelebek Etkisi” denilmesinin sebebi ise tamamen Edward Norton Lorenz tarafından ortaya atılan “Kaos Teorisi” nin bir çıkarımıdır.
Edward Norton Lorenz, kaos teorisinde şu ifadeyi kullanır: “Amazon Ormanları’ nda bir kelebeğin kanat çırpması, ABD’de fırtına kopmasına neden olabilir. Farklı bir örnekle bu, bir kelebeğin kanat çırpması, dünyanın yarısını dolaşabilecek bir kasırganın oluşmasına neden olabilir.
”Kelebek Etkisi; yani her şey birbirine bağlıdır. Bu şeyin iyi ya da kötü olması fark etmez. Olan her bir şey, bir başka olacak olanın, iyi ya da kötü nedenidir.
İyilik insanı birbirine baglayan altın zincirdir.İnsan hayatında iyi ya da kötü birtakım davranışlarda bulunur. Ancak bu davranışların en güzeli iyi olan davranışlardır. İyilik yapmak kişiyi her zaman diğer insanlar tarafından sevilen bir insan yapar.İnsanlara çıkar gözetmeden iyilik eden kişiler toplum içerisinde her zaman sevilen insanlardır. Bu kişiler her zaman başkalarının yardımına koşmakta ve gerçek değeri olan bir davranışta bulunmaktadırlar.Bir iyilik karşılık beklendiğinde iyilik olmaktan çıkacağından insanlar iyilik yaparken bunun sonucunda ne elde edeceklerini düşünmemelidir.
Mevlana Celaleddin-i Rumi Hazretleri; “Sen okyanustaki bir damla değilsin, damladaki okyanus işte o sensin” diyerek kötülükleri savmanın en iyi yolunun, iyiliğe kuvvet vermek oldugunu anlatmaktadır.”Kelebek Etkisi; yani her şey birbirine bağlıdır. Bu şeyin iyi ya da kötü olması fark etmez. Olan her bir şey, bir başka olacak olanın, iyi ya da kötü nedenidir.
İyilik insanı birbirine baglayan altın zincirdir.İnsan hayatında iyi ya da kötü birtakım davranışlarda bulunur. Ancak bu davranışların en güzeli iyi olan davranışlardır. İyilik yapmak kişiyi her zaman diğer insanlar tarafından sevilen bir insan yapar.İnsanlara çıkar gözetmeden iyilik eden kişiler toplum içerisinde her zaman sevilen insanlardır. Bu kişiler her zaman başkalarının yardımına koşmakta ve gerçek değeri olan bir davranışta bulunmaktadırlar.Bir iyilik karşılık beklendiğinde iyilik olmaktan çıkacağından insanlar iyilik yaparken bunun sonucunda ne elde edeceklerini düşünmemelidir.
Karşılıksız yapılan iyilikler derken sözünü etmek istedigim küçük,maddi ve manevi çok ödünler vermeden yapılabilenler ,herkesin kolaylıkla yapabilecegi iyiliklerdir.Karşılık beklemeden yapılan iyilikler elbet bir şekilde karşılık da bulacaktır.Sizlere hiçbir iyiligin karşılıksız kalmayacagı hakkında oldukça etkileyici güzel bir hikaye paylaşmak istiyorum.Bu hikayeyi okuduktan sonra zihninizde eminim bir şeyler canlanacaktır.;
Howard, yoksul bir ailenin çocuğuydu ve okul giderlerini karşılamak için kapı kapı dolaşarak eşyalar satıyordu.O gün, hiçbir şey satamamıştı ve karnı da çok açtı. Bundan sonra çalacağı ilk kapıdan yiyecek bir şeyler istemeye karar verdi. Kapıyı açan sevimli genç bayanı görünce utandı.Yiyecek bir şeyler yerine “Affedersiniz, bir bardak su rica edebilir miyim?” diyebildi yalnızca.
Genç bayan, çocuğun aç olabileceğini düşünerek kocaman bir bardak süt getirdi ona. Çocuk, sütü yavaş yavaş içine sindirerek içtikten sonra:Çok teşekkür ederim, borcum ne kadar?”diye sordu genç bayana. Genç bayan Borcunuz yok” diyerek, yüzünde sıcak bir gülümsemeyle devam etti;Annem, gösterdiğimiz şefkat ve nezaket karşılığı olarak asla bir bedel ödenmesini beklemememizi öğretti bize” dedi. Çocuk:O halde çok teşekkürler, yürekten teşekkür ederim size” dedi.
Howard Kelly, evin önünden ayrıldığı zaman kendisini yalnızca bedensel olarak değil, ruhsal olarak da güçlü hissediyordu.Yıllar sonra genç bayan çok ender rastlanan bir hastalığa yakalanmıştı. Yöredeki doktorlar çaresiz kalınca, hastalığı ile ilgili araştırmalar yapılması için onu büyük kente gönderdiler.
Dr. Howard Kelly, konsültasyon yapması için çağrıldığı hastanın hangi kasabadan geldiğini duyunca heyecanlandı. Artık genç olmasa da yıllar önce kendisine sevgiyle yaklaşan bayanı ilk gördüğü anda tanımıştı ve onun yaşamını kurtarmak için elinden geleni yaptı.
Uzun süren tedaviden sonra bayan sağlığına kavuştu. Dr. Kelly, denetlemesi için önüne getirilen faturaya şöyle bir baktı ve üstüne birşeyler yazarak zarfın içine koydu ve hasta bayanın odasına gönderdi. Kadın elleri titreyerek aldı zarfı eline.Açmaya korkuyordu… Hastane faturasını asla ödeyemeyeceğini ve geri kalan yaşamı boyunca bu faturayı ödemek için çalışacağını biliyordu.Sonunda zarfı açtı ve faturaya iliştirilmiş bir not dikkatini çekti. Kâğıtta şunlar yazılıydı:Hastane giderlerinin tamamı bir bardak süt karşılığı ödenmiştir.
Gösterişin, şaşaanın, abartılı yaşam arzusuyla beraber tüketim çılgınlığının her an arttığı bir zamanın içindeyiz.Tabiri deyişle dünyanın çivisinin çıktıgı bir devir Dünyanın hemen hemen her yerinde terör,bencillik,para ve iktidar hırsı,egolarının şeytanlaştırdıgı insanlar v.b gibi kötücül durumlar maalesef ki hüküm sürmekte.
Bunun karşıtı bir dünyada,iyilik,güzellikler içinde mutlu-mesut,özgür bir yaşama arzusu içindeysek eger iyiliklerden oluşan kocaman bir kelebek yaratıp yalan dünya içinde uçurtmaya varmısınız?.
<script data-ad-client="ca-pub-2044130004774486" async src="https://pagead2.googlesyndication.com/pagead/js/adsbygoogle.js"></script>
Çok güzeldi..Yazanın da, gönderenin de eline sağlık..
YanıtlaSilÇok tşk ederim,okuyanın da gözüne saglık ...:)
YanıtlaSil