KORKULARIMIZ BİZİ YÖNETİR Mİ

korku dagı ile ilgili görsel sonucu
Korkular,ah o korkularımız ,korkularımız olmasa hepimiz birer cesur yürek olsak ,hayat nasıl olurdu acaba ,hayal etsek,gerçek mi olur yoksa sadece hayal olarak mı kalmaya mahkum olur,bilemiyorum ,keşke gerçek olabilse idi ama maalesef kim olursa olsun ,hangi meslekte veya konumda olursa olsun herkesin  şu hayatta büyük veya küçük de olsa illaki bir korkusu vardır.
Bu kadar hayatımızın içine giren ,benligimizi etkileyen şu korku nedir,ne demektir,önce bunu irdeleyelim.Korku literatür olarak bir tehlike veya tehlike düşüncesi karşısında kişide uyanan kaygı duygusudur.

İnsanın ilk varlıgından beri tarihte korku dagları oluşmuş ,korku imparatorlukları hüküm sürmüş ve nesilden nesile bu korkular geçerek kalmıştır.Öyleki korku her yerde varlığını gösterir sözüne istinaden korku dagları aşırır atasözü zamanımıza kadar gelmiştir.

İnsanda korku duygusu  çeşitlidir, bunlar cehennem korkusu, hapsedilme korkusu, itilip kakılma korkusu, toplumun dışlaması ve yok sayılma korkusu v.b....gibi pek çok korku türünü sayabiliriz.Korkularımızın sorumlusu genelde bazen sizi en çok sevdiğini söyleyen,bazen  sizin en çok sevdiğiniz varlık veya bazılarınızın en çok sevdiği, bazılarınızın da en nefret ettiği İnsanogludur.

Yeryüzünde tarihten beri Korku imparatorlugu” hüküm sürmektedir.Bu insanoğlunu korku ve kaygılarından esir alan bir korku saltanatı şeklindedir..Dünyayı ve insanı korkuları yönetir.
Diger bir yönden bakarsak insana korkunun faydası da vardır.Eger korku olmasaydı, atalarımız tehlikelerden korunamaz, hayatta kalamazlardı.Örnegin arabalardan korkmak, sağa sola bakmadan karşıya geçmemizi ya da yolun ortasından yürümemizi engeller. Böylece, korku bizi korur. Ama bazen de, bizi ezmeye, elimizi kolumuzu bağlamaya çalışan bir güce dönüşür. Neyse ki cesaret, korkuyu, harekete geçmemize yarayan bir güce çevirir. Çünkü korku korkaktır; cesaret kendini gösterdiği an geri çekilir,cesaret oldugu sürece korkuya yer yoktur.

Tarih boyunca her tür sömürücü sistemler birinci korkudan, her tür baskıcı, despot diktatörlükler ikinci korkudan, her türden nihilist akımlar da üçüncü korkudan beslenmiştir.
İnsanoğlunun bu korkuları yenmesi halinde sömürücü sistemler ortadan kalkacak, baskıcı diktatörlükler yıkılacak, nihilizm( Nihilizm; metafizik ve ahlaki güçleri yok sayan, mevcut olan değerlere ve düzene karşı çıkan, hiçbir iradeye boyun eğmeyen görüşlerin genel adıdır) de sona erecektir. M.Muhammed Taha’ya göre, çağımızda bu korkular ancak eşitlikçi, toplumcu bir düzen  tam demokrasi ve dinin  el ele vermesiyle yenilebilir. Çünkü ona göre toplumcu bir düzen birinci korkunun, tam demokrasi ikinci korkunun, din ve maneviyat da üçüncü korkunun panzehiridir.

Toplumlarda sanki sürekli olarak bir veya birden fazla risk altındaymışlar  gibi korkutularak, bu tehlikede olma duygusu topluma empoze edilerek sürekli  bir korku kültürü oluşturulabilmektedir. Bu kültür sayesinde de toplum, kendisini sürekli gerçek sandığı ancak çoğunlukla yapay riskler ile karşı karşıya olduğunu düşünecek ve böylece bu kültür, yeniden pompalanmaya ihtiyaç duyulmadan bir süre sonra topluma yerleşecektir,Kendisini sürekli yeniden var edecektir.Oluşan bu kültür sayesinde de toplumlar, kendi gerçek esaretlerini bir kenara bırakırlar ve bu korkulara odaklanmaya başlarlar. Böylece , kapitalizm çarkları kolayca döner.Topluma, mevcut güce muhalif olarak yapacağı her hareketin, kişinin zararına sonuçlanacağını benimsetmek de bu kültürü oluşturmanın temel taşlarındandır.

Albert Camus un bir sözü var ;hiçbirşey ,korkuya dayanan saygı kadar igrenç degildir.Korku bittiginde saygı da biter.Korkuya dayalı saygı son bulmaya mahkumdur.
Saygı duyulmasını saglamak için dürüstlük,dogruluk,alçakgönüllülük,güvenilirlik gibi pek çok erdemin sahibi olunması gerekmektedir.

Korkunun olduğu yerde akıl ve erdem kaybolur. Immanuel Kant “Bilge olmaya, erdemli olmaya cesaret göster”sözü erdemli olmanın önemini yansıtan sözlerdendir.Korku en başta özgürlükleri yok eder, özgür kafa yoksa doğru bilgi ve eylem yoktur. Korku hiyerarşik bir kurgudur, korkunun olduğu yerde zaten eşitlik ve adalet yoktur.Erdemli eylem ise bilgi, adalet,eşitlik ve cesaretten geçmektedir.

Hayatımız boyunca toplum olrak korkular ile yönetilmeye ve terbiye edilmeye çalışılmış bireyleriz. Korkunun ilk olarak ortaya çıkışı, yemek yemediğimiz, çoraplarımızı giymediğimiz, evin içinde başımıza buyruk yaşadığımız çocukluğumuzda başlar. ‘Yemek yemezsen abla gelip ham yapar, suyunu içmezsen minnoş gelip içer, çoraplarını giymezsen böcekler seni yer, elbiselerini giymezsen doktor amca gelir iğne yapar.’ gibi fanteziler ile korkular çocuk aklımıza yerleşmeye başlıyor .

çocuklukta igne korkusu ile ilgili görsel sonucu



Çocukluktan ergenliğe geçiş sürecinde ise korkularımızın boyutu da değişir.Arabalar, uçaklar, gemiler, ölümler, hastalıklar, insan zararlısı insanlar derken çocukken almış olduğumuz terbiyenin üzerine bir de bunlar eklenince ,korkuların yönettiği kişilik ve “BEN”( ben çocuk değilim..ben bebek değilim v.b...) halleri bambaşka bir boyuta taşınır.

ergenlikte ben korkuları ile ilgili görsel sonucu
Okul hayatımızda sınavlar; ilk okuldan başlayıp üniversite bitene kadar devam eden kabuslar serisi sebebi olabilir. Dizi yapılsa  sınav korkularından  ömür boyu sürecek bir sürü hikaye üretilebilir sanırım.Sözlü sınav korkusu, çalışmadan gitmişsen derste öğretmen görüp sözlüye kaldıracak korkusu ile başlayıp, sınavdan düşük not alırsam ailem ne der, ya yanlış söylersem, ya arkadaşlarım dalga geçer de gülerse korkuları ile gelecek ömrümüze  korkularımızı da yanımıza alarak  yol almaya başlarız.
okulda sınav korkuları ile ilgili görsel sonucuokulda sınav korkuları ile ilgili görsel sonucu
Büyüyüp aşık olduğumuz anda ise korkularımızın boyutu değişmeye başlıyor.Kaybetme korkusu, kabul görmeme korkusu, kendini ifade edememe korkusu diye başlayan bir korku zincirinin halkaları olup çıkıyoruz. Karşı cins ile ilk iletişim deneyiminde, yüzeye çıkan korkular titreme, ellerde uyuşukluk, boğazda düğümlenme hissi, karında ağrı , sanki karnında  kelebekler uçuşuyor gibi hisler ile korku bedensel tepkileri de açığa çıkartmaktadır.
aşık olma korkusu ile ilgili görsel sonucuaşık olma korkusu ile ilgili görsel sonucu


Büyüyüp iş hayatına atıldıgımızda ise işten çıkartılma korkusu, işe geç kalma korkusu, yöneticilerin olumsuz puan verme korkusu, kabul görmeme korkusu, ciro korkusu, kota korkusu diye uzayan bir liste de burada karşımıza çıkmaktadır.
iş hayatı  korkusu ile ilgili görsel sonucuiş hayatı  korkusu ile ilgili görsel sonucu

Evlendigimizde de  aile geçindirme, çocuğun geleceği, para yetiştirememe, ailenin geçimine yetememe derken burası da bir korku dağına dönüşmektedir.

evlendigimizde para korkusu ile ilgili görsel sonucuevlendigimizde iyi çocuk yetiştirememe korkusu ile ilgili görsel sonucu

Ömrümüzün son demlerine geldigimizde de  en büyük korkumuz  ile yüzleşmeye başlarız.Tüm hayatın korkularının son bulduğu ve anlamsız geldiği, her şeyin birden boş göründüğü gerçeküstü yanlarımızı açığa çıkartan ölüm korkusu.
ölüm korkusu ile ilgili görsel sonucuölüm korkusu ile ilgili görsel sonucu
Bütün hayatımızı işgal eden bu  korkularımızın içinde hayatta kaçırdığımız ne çok güzellikler var bunun farkında mıyız?sanırım çok azımız bunun farkındadır.Maalesef ki hayatın içinde öyle bir karmaşaya,keşmekeşe düşmüşüz ki gözümüzün önündeki güzellikleri görmeyiz dahi.Bakarız ama görmeyiz .

İnsanoglu genelde  hayatının son anlarında, ölüm kapısına dayanınca  hayatın güzelliklerini görme egilimi içine girerler.Kaçırdıklarını yakalamak,hayata ,güzelliklere sımsıkı sarılmak isterler ama tabi ki bu nafile bir çabadır.

Dünya hayatı tabiki  toz pembe değil.Güzellikler kadar zorluklar ve kötülükler de var .Eğer tehlikelere karşı sağlıklı bir “korku” yaşayamazsak hiçbir tedbir almaz, harekete geçmez isek sadece başımıza bir şey gelmemesini istemek ve dilemekle yetinmek zorunda kalırız .

Hitap sanatında insanları korkutmak etkili bir ikna tekniğidir. “Yapay tatlandırıcıları kullanmak kansere neden olur.” ya da “Çamaşır makinesine kireç çözücü koymazsan makine bozulur.” tarzında korku mesajları hemen fark edilir.İnsana korku veren reklamlar veya filmler daha çok ilgi çeker ,reyting alır ve daha çok akılda kalıcı olur.
Korku bir siyaset aracı olarak da kullanılır .Yapay nedenlere dayalı korku salmak siyasi olarak da önemli bir propaganda ( kara propaganda) tekniğidir. Bir propaganda aracı olarak spakülatif korkular toplumun her kademesine içten içe yayılır ve bu korkulardan “halkı” koruyacak tek güç olarak bir siyasi parti veya kurum adres olarak gösterilir. Tarih, iktidarlarını böyle sürdüren kötü liderlerle doludur.


korku siyaseti ile ilgili görsel sonucukorku siyaseti ve hitler ile ilgili görsel sonucu


Korku üzerine korkunun insanoglu üzerinde ne kadar çok etkisi olabildigine dair hikayelerden birine burda deginmek istiyorum ;

kervan sahibi bagdata gider veba  ile ilgili görsel sonucu

Bir kervan Bağdat yönüne doğru ilerlerken yolda Veba’ya rastlar. Kervan başı Veba’ya, “Sen niye Bağdat’a gidiyorsun?” diye sorar. Veba, “5 bin kişinin canını almak için” diye yanıt verir. Aradan zaman geçer, Bağdat’tan dönen kervan dönüş yolunda yine Veba’ya rastlar.
Kervan reisi Veba’ya, “Bana yalan söyledin. 5 bin kişinin canını alacağım dedin. Ama sen 50 bin cana kıydın” diye bağırır.
Veba, bunun üzerine şu yanıtı verir:
“Ben 5 bin kişiyi öldürdüm. Geri kalanı korkudan öldü.” 

Bu hikayeden de anlaşılacagı üzere korku hayatımızda rol oynayan çok önemli bir etkendir.
 Bir Hint masalına göre de ;kedi korkusundan devamlı endişe içinde yaşayan bir fare vardır. Büyücünün biri fareye acır ve onu bir kediye dönüştürür. Fare, kedi olmaktan son derece mutlu olacağı yerde bu kez de köpekten korkmaya başlar. Büyücü bu kez onu bir kaplana dönüştürür. Kaplan olan fare, sevineceği yerde avcıdan korkmaya başlar. Büyücü bakar ki, ne yaparsa yapsın farenin korkusunu yenmeye imkan yok. Onu eski haline döndürür. Ve der ki, “Sen cesaretsiz ve korkak birisin. Sende sadece bir farenin yüreği var. O yüzden ben sana yardım edemem.”


kedi fare ile ilgili görsel sonucu
Ünlü yazar Shakespeare, korkularımız hakkında şöyle demiştir: “İnsanların çoğu kaybetmekten korktuğu için sevmekten korkuyor…Düşünmekten korkuyor,sorumluluk getireceği için. Konuşmaktan korkuyor,eleştirilmekten korktuğu için. Yaşlanmaktan korkuyor, gençliğin kıymetini bilmediği için.Unutulmaktan korkuyor, dünyaya iyi bir şey vermediği için. Ve ölmekten korkuyor, aslında yaşamayı bilmediği için.”
shakespeare ve korkular ile ilgili görsel sonucu

O kadar çok korkuyoruz ki, korkularımızdan yaşamaya zamanımız bile kalmıyor.
Korkunun ecele faydası yok sözünü  bildiğimiz halde korkarak yaşamamızın nedeni nedir?
Korkunun getirdiği egemenlik ne kadar temeli sağlam olacaktır? Korkanın, korkusundan sıyrıldığı an neler yapabileceğinin farkında mıyız? Korkuyor olmamız cehennemin gerçek veya korktuğumuz unsurun doğru olduğunu gösterir mi?.Bu soruların cevaplarından dahi korkar haldeyiz.

Hayatta mutlu olmayı kim istemez ki .Mutluluk, eyer vurulabilecek bir at değil sonuçta.Garantisi yok, süresi yok.Onun için mutluluk yakalandığında, korkmakla vakit kaybetmek yerine, onu değerlendirmemiz gerekir. Ama bunu kaçımız başarabiliyor? Kaçımız, “Bugün mutluyum , mutlulugun tadına varayım” diyebiliyor? 
Lord Byron’ın dediği gibi, “Mutluluğu tatmanın tek yolu onu paylaşmaktır, çünkü mutluluk ikiz olarak doğar.”Mutluluk paylaştıkça çogalır.
mutluluk ile ilgili görsel sonucumutluluk ile ilgili görsel sonucu

Korku duygusu özgürlügümüzü de kısıtlar.Korku duydugumuz zaman kendimizi kısıtlanmış his ederiz. Korku bir nevi ateş gibidir, kontrol edebilirseniz sizi ısıtır, edemezseniz sizi yakar.
Atalarımız ne güzel söylemişler, “ korkunun ecele faydası yok” derken.
 Korkuları aşmak, özgürleşmek demektir.Tüm korkulardan uzak özgür yarınlar dileğimle…

öğrenilmiş çaresizlik örnekleri ile ilgili görsel sonucuöğrenilmiş çaresizlik örnekleri ile ilgili görsel sonucu


<script data-ad-client="ca-pub-2044130004774486" async src="https://pagead2.googlesyndication.com/pagead/js/adsbygoogle.js"></script>

Yorumlar