Çocuklugum küçük bir kasabada geçti.Bahçeli bir evimiz ,bahçesinde bir sürü tavugumuz ve horozumuz vardı.Bahçesinde türlü türlü sebze,meyveler yetişirirdik.Çevremizdeki komşu evlerde de köpek,kedi ,koyun,kuzu,keçi,inek türlü hayvanlar bulunurdu.Akrabalarımın nerdeyse tümü kedi,köpek severler ve beslerlerdi.Bendeki bu hayvan sevgisi,aşkı çocuklugumdan gelir.Küçük bahçeli evimizdeki besledigimiz tavukları abim ile bu senin bu benim tavugum diye paylaşmıştık .Tavuklarımızın arasında özel tür bir tavugumuz vardı. Adı çilli idi.Çilli çift sarılı yumurtasını hemen hemen her gün gıd gıd gıdakkkk diye haber vererek bize sunardı.Yumurtasını bir gün abim bir gün ben yerdik.Diger tüm tavuklarımız da yumurta verdigi halde bizim için çilli tavuk özeldi.Tavuklarımız için tüm mahallenin çocukları bahar ve yaz aylarında evimizin civarındaki boş arazide tahıllara dadanan ve zararlı bir böcek türü olan ( çifçilerin de biz çocukların bunları avlamamızdan büyük mutluluk duydugu )bambul böcegini avlar ve tavuklarımıza daha güzel yumurtalar vermeleri için yedirirdik .En büyük zevlerimizden biri bambul böcegi avcılıgı idi.Çocukluk işte ...:D
Çillinin yumurtasını benim yiyecegim günler kümese gider, çilli tavugu kucagıma alır onunla konuşur"ne olur çilli ,bugun çok büyük ,güzel bir yumurta ver benim için "derdim.O da sanki beni anlamış gibi çok güzel bir yumurta verirdi.
Civar komşu teyzenin kedileri bulundugu için her gün onun evine gider canlı bebek yerine küçük yavru kedileri ile oynardım.Onları besler,kucagımda uyutur ,nerdeyse tüm günümü onlarla ilgilenerek geçirirdim.Hayvan sevgisi ve aşkı çocuklugumdan bugünüme kadar katlanarak benimle birlikte büyüdü.Şimdi de evimde 3 köpegim ve 3 de kedim var.Onlar benim neşe ,mutluluk kaynaklarım ve stres toplarım.Ne zaman hayatımda bir sorun ,bir dert olsun onları kucagıma alır,tüylerini okşarım.Onlarda beni kah yalar,kah sevgi dolu gözlerle bakar,bana tüm kederimi ,tüm dertlerimi unutturur,hayatın zorluklarına ,zalim dünyaya ,tüm kötülüklere karşı dayanma gücü verirler.Hayatımın olmazsa olmazı hayvanlarım,onlarsız bir yaşam düşünmem mümkün degil .
Sizlerin hayvanlarla aranız nasıl? hayvansevermisiniz,yoksa severim ama korkarım ,benden
uzak dursunlar aman aman diyenlerden mi ,asla sevmem ,dünya için lüzumsuz canlılar
diyen cani,gaddar,insan nesli dışında dünya üzerinde hiçbir canlı türüne tahammül bile gösteremeyen
kişiliklerdenmisiniz!
Yeryüzü aslında hayvandan gecilmiyor. Ama hayvan var, hayvaaaan var.Bizim hayvanlarımız ise gerçek.Kedi, kopek, maymun,kuş,iguana,hamster ,ayı,balık,ve digerleri ... Hepsi sadece dostluk isteyen,sevgi isteyen ve bunlarin otesinde hiç bir cikar gözetmeyen,karşılıksız seven ,içime soksam doyamayacagım ,masum,sevgi pıtırcıgı ,tatlılar tatlısı hayvanlarımız .
"Ulan eşekoglu eşşek!", "Vay hayvan vay!", "Ayılaşma!","Maymun herif!"...Genel olarak hayvanlara
sevgimiz, bu kadar ozgun ve seckin !!!!!.Hayvan sevgimiz bu insani !!! örneklerde oldugu gibi,
hayvan adları tanıları ile ters orantıya sahiptir.
Hayvanları severiz ama, genelde toplumsal ilişkilerimizdeki hayvan tanımı bu tarzda acımasızca,
zalimce ve hıncla yer almaktadır.Siz hic hayvanların "insanlıgın luzumu yok!","insan olan bunu
yapmaz!", "Seni gidi insanoglu insan!" dedigini duydunuz mu hiç ?
İlk önce hayvanlar insanlardan ne bekler? sorusunu irdelemek istiyorum.Birazcik yiyecek, biraz
sevgi, hepsi bu kadar.Dunyada bu kadar kanaatkar, bu kadar olanla yetinen, ustelik bu kadar
sevimli başkaca bir varlık var mıdır acaba? Hiç sanmıyorum.
İnsan da bir çeşit hayvan olduguna göre hayvanlarda görülmeyen sadece insana özgü olan Para
ve makam hırsı,avantacılık,üçkagıtçılık,kacakcılık,cinayet, tecavüz, yalan, dolan, ikiyuzlülük,
aldatma ve çeşitli egolar sadece insan hayvanına özgüdür.Ve ne yazik ki insan, herhangi bir
hayvan gibi neyse o ,yani içi neyse dışı o görunemez.Çogu insan özellikle 2000 yılından beri
milenyum çagı dedigimiz( Teologlar ve sosyal bilimcilere göre Milenyum çok özel bir
anlam taşımakta ve yeni bir çağın başlangıcı, mücadelelelerin ve acıların ortadan kalkacağı,
barış, adalet ve mükemmel uyumun en yüksek derecede hakim kılınacağı 'yeryüzünde bir
cennet'inancını da içeren çağı simgelemektedir.) çagda yaşasak da teknolojinin,belki zamanın
ruhunun getirdigi yozlaşma,bencilleşme,gaddarlaşma sebepleri ile iki yüzlü ve riyakardır.
Özetle hayvanlar ebediyen tertemiz ve saf, insanlar sosyal cevre kirliligi midir?
Örnegin balinalar aile güdüleri gelişmiş,erdemli ve onurlu hayvanlardır.Yeryüzünde intiharı
seçip,yaşamına son veren tek memeli hayvandır ve bunun da mutlak bir mantıgı ve açıklaması
olmalıdır.Denizleri çöplüge çevirmenin, trol manyaklıgının, çevre dengesizliginin, petrol atıklarının bu
intiharlarda bir mesaj taşıyıp taşımadagı araştırma konusu olmalıdır.İnsanlar hiç daha guzel
bir dünya, yaşanası bir çevre, harika bir gelecek olsun diye intihar ederler mi?Elbette hayır.!
Bazı hayvanseverlerimiz var ki hayvanları mıncıklamaktan perişan hale getirirler.Aşırı ve
tehlikeli bir sevgi.Az ürperip, çekinerek sevenlerimiz de var. Biraz guvensiz bir sevgi. Zaman
zaman "Ah kardeşim tavşan olmak varmış" diyerek yaşama kaçamak bakanlarımız da var.
Panikli bir sevgi. Yani bir bicimde, hemen hepimizin bir hayvanla kendimizi ozdeşleştirme
takıntımız vardır sanırım. Bu da kolaya kaçan bir sevgi...Şimdi, sizin de arada bir düşündügünüz ve
kalıbına girmek istediginiz hayvan var mı ,benim var ,mesela kuş gibi özgür uçabilmek,balıklar
gibi sonsuz denizlerde derinlerde yüzebilmek,aslan gibi güçlü ve asil olabilmek,maymun gibi
agaçlarda ,daldan dala sıçrayarak ormanları keşfe çıkabilmek ,bunun gibi daha pek çok yerinde
olmak istedigim hayvan türü var .
İnsanlar ile bazı hayvan türleri birbirlerine benzerlikler sunar örnegin;Papaganlar insan gibi konuşabilir.
Zoru gorunce siz de bülbül kesilmiyor musunuz? Papagana insan sahibi ne ögretirse o onu yineler ve
kendi özgünlügünde sahibinin kişiligini taklit eder.Papagınınız sizin ikinci kişilik adresinizdir.
Papagan demişken aklıma bir Nasrettin hoca fıkrası geldi .
Küçük bir papağanın onbeş altına satıldığını gören Nasreddin Hoca, bir koşuda evine gidip
kümesteki hindisini tutmuş. Apar topar pazara götürüp başlamış bağırmaya :
- Satılık hindii.... Satılık hindii.... Yirmi altına satılık hindi ! Şaşırmış pazardakiler. - Yahu hocam demişler. Bir hindinin yirmi altın ettiği nerde görülmüş.
- Ne olmuş diye çıkışmış Hoca. Demin bir kuşu onbeş altına sattılar.
- Ama o papağandı demişler. Tıpkı insan gibi konuşuyor o.
- Olsun demiş Nasreddin Hoca. O konuşuyorsa bu da düşünür !
Hoca'nın hindisi de konuşamasa bile en azından düşünüyor.Sonucta papagan,kuşlar icerisinde
hicbir zaman avamdan bir serce kadar kendine ait bir şahsiyet sahibi olamaz.Bu durumda
hayvanlarda kişilik egosu gelişmiş midir, yoksa insan ona da kumanda eden insani hayvan mıdır?
"Ormanlar kralı"diyince aklınıza hangi hayvan geliyor.Tabiki aslan dimi .Ormanlar kralı raconu
ancak aslan ormanda iken geçerli olur.Ya kafestekiler?hala ormanın kralı budur diyebilirmiyiz
!Aslan kendiliginden mi kafese girmektedir.Asla dediginizi duyar gibiyim.Tabiki asla girmez.Peki
neden ve hangi koşullar ormanın kralı aslanı kafese sokmuştur.İnsanların "hayvan sevgisi",
yabani hayvanlara olan merakı,izleme istegi hayvan ticaretinin önünü açarak onu kentlerdeki ,
kasabalardaki sirklerde kafese tıkılarak adeta palyaço misali insanların eglencesi olmaya mahkum
etmektedir.Aslanın burcu vardır,benzetmesi vardır, mesela güçlü,adaleli ve asil görünümlü
insanlar için aslan gibi adam ,aslan gibi güçlü ,cesaretli çocuk benzetmelerini kullanırız.
Aslanın ormanda krallılıgı vardır tabi ama,insan ve diger hayvanlar için ormanda iken en
korkulan bir hayvan olan aslan insan medeniyetine gelince masum,aciz bir yaratık olarak,
insan zoruyla hizaya gelen nadir hayvanlardandır.Böylesi bir krallık ne işe yarar ki ?Hala bu
söylemlerden sonra içinizde Aslan olmaya özenen kimse kaldı mı .Ancak özgür ,ormanda oldugu
sürece Aslanın yerinde olabilirim dediginizi duyar gibiyim .
Şimdi biraz hayal dünyamızda yolculuga çıkalım;Evinizde evcil hayvan olarak muhabbet kuşunuz
var. Kah ucmakta, kah arada omuzlarınızdan inip dudagınızdan bir öpücük almakta.Kediniz
kucagınızda bir minik masum bebek gibi coktan uyumuş.Özel kavanozunda kucuk sevimli bir
kaplumbaga, bilmem kaçıncı yorgun turunu atıyor.Oturdugunuz koltuktan,yandaki kitaplıgın
içinde gömülü akvaryumda da,japon balıkları su balesi yapmakta,çöpcü balıkları durmadan
akvaryumu supurmekte.Nasıl bu hayal sizi mutlu edip,içinizde sımsıcak duygular uyandırıp
sizi mutlu ediyor mu .Ediyor ise siz bir hayvanseversiniz.Hayvanlar biz hayvanseverlerin
dostları,arkadaşları ve degerlileridir.
Peki,onca dünya sorununun arasında hayvanları sevmeye mecbur muyuz dediginizi duyar
gibiyim?Elbette hayır, sevmeye zorunlu degilsiniz tabiki.Ama hayvanlara zarar vermemek
ve özgürlüklerini kısıtlamamak koşulu ile...
Arthur Schopenhauer "Hayvanlara karşı duyulan acıma, karakterin iyiliği ile öylesine ilişkilidir ki, hayvanlara kötü muamele eden bir kimsenin iyi bir insan olduğu görülmemiştir."sözü ile hayvan sevgisinin insanın kişiliginin ve karakterinin arasında dogru orantı oldugunu göstermektedir.
Evimizi paylaştıgımız her kedi ve köpek bizlere hayat arkadaşıdır .Belki doğumlarına şahit olmamış olabiliriz; ama birlikte güler, ağlar, yaşlanır, birlikte uyur ,uyanırız. Onlarla iyisiyle kötüsüyle bir hayat paylaşırız. Onlar nasıl bizler hastalandığımızda yanı başımızdan ayrılmazlar ise, bizler de onlara bir şey olduğunda varımızı yoğumuzu ortaya koyup iyi olmaları için elimizden geleni yaparız.
Türkiye'de Batı toplumlarında olduğu kadar ev hayvanı bakılmıyor. Aileden aileye aktarılan bir kültür olmadığından, birçok aile evine ilk defa hayvan alıyor.Avrupa kültürünün yerleştiği toplumlarda çocuk zaten hayvan ile birlikte büyüdüğü için, kendi de ileride büyüyüp aile kurduğunda ve hayvan aldığında konuya bilinçli yaklaşıyor. Ülkemizde ise genelde evine ilk kez hayvan alan biri "hayvan nasıl beslenir, nasıl bakılır" konusunda yeterli bilgiye sahip değil. Zaman içerisinde öğreniyorlar. Hayvan beslemenin artmasıyla bizim ülkemiz de elbette bu noktalara gelecek, daha iyiye gidecektir.
Aileler genelde çocuklarına hediye olarak çocukların en çok istedigi şeyleri alırlar .Bazen bu hediye canlı bir hayvan olabilmektedir.Hediye kabul edilen veya edilmeyen bir şeydir. Eğer hediye ailece kabul görmez ise o hediye sokağa düşebiliyor. Hayvan aslında tüm aile bireylerinin onayı ile eve alınmalıdır. Çocuk da burada yaşına uygun sorumluluk paylaşımında olmalıdır.Canlı bir hayvan bakmanın ,onun sorumlulugunu almanın çocuga katacağı değerler çok büyüktür.Bir hayvan edinmek katolik evliliği gibidir, ölene kadardır. Bir hayvanı alıp bu olmuyor deyip sokağa bırakmanın savunulacak bir tarafı asla yoktur. O size bağlanır ve hayat boyu sizi arar. Sahibimin biri olmaz ise diğeri olsun diyemez. Hele ki köpeklerde bu daha baskındır. Onların duygularında yara açmamak açısından ev hayvanı edinmeden önce çok iyi düşünmek gerekir. Aldıktan sonra da bunun hayvan ölene kadar olan bir süreç olduğu unutulmamalıdır.Hangi zorluklarla karşılaşılırsa karşılaşılsın, bu bir hayatdır ve vazgeçilmesi çok can yakıcı bazen de ölümcül durumlara kadar gidebilmektedir.
Yazımın ilk başında hayvanlarım benim bir nevi stres topum derken ve stres üzerine düşünürken evimin içinde besledigim bir köpeğimi ve bahçemde ki 2 köpegimi düşünerek yazmıştım.Evin içindeki can yoldaşımın adı Sezar, 2 yaşında ve Pug cinsi . Onunla geçirdiğim zamanlarda ciddi anlamda bir sıfırlanma yaşıyorum. Bunun tabii ki birçok sebebi olabilir: Benim ona yüklediğim anlam, psikolojik ihtiyaçlarıma yaradılış ve karakter anlamında yanıt veriyor olması, onunla paylaştığım anların seçiminde kendi rahatladığım seçenekleri seçiyor olmam gibi…Herkes hayat ile başetme yöntemlerinden kendine en uygun olanı seçer benim ki de hayvanlarım ve çocugum .Bazı ülkelerde köpeklerin terapide kullanıldığını ve buna Hayvan Destekli Terapi (HDT)-Pet Therapy dendiğiyle ilgili medyada bir bilgi okumuştum Belki bir köpek dostu olanlar için tahmini kolay gelse de, bu yaşam şeklini bilmeyenler için köpek, terapi, stres üçlemesini yapmak güç olabilir.Literatürde, evcil hayvanların içinde özellikle köpek türü, insan hayatında fazlaca yeri olan ve insan yaşamının kalitesine büyük katkılarının olmasıyla meşhur diyebiliriz.Köpek türü, neredeyse insanla iletişim konusunda, insana en yakın tür olarak geçmektedir.Son yıllarda, ülkemizde de evlerde evcil hayvan beslemek oldukça popüler durumda ve evcil hayvanların içinde köpek başı çekmekte. Bunun nedenleri arasında köpeklerin insanlarla bire bir iletişim kurmaya açık ve yatkın olmaları, kolay eğitilebilir olmaları ve ebeveynler tarafından çocukları için güvenilir ev hayvanları olarak düşünülmeleri sayılabilir. Bunun yanı sıra son yıllardaki uzman görüşleri de ailelerin evcil hayvan sahibi olmalarında etkili olmuştur. Birçok araştırmada, köpek sahiplerinin % 8 oranında daha az doktor ziyaretinde bulunduğu; hayvan sahibi olan çocukların bağışıklık sistemlerinin daha gelişmiş ve okula devamlarının yaşıtlarına oranla daha fazla olduğu, hayatlarının ilk yılı bir evcil hayvana sahip olmanın okul çocuklarında alerjik rinitis ve astım riskini azalttığı belirlenmiştir. Ayrıca hayvan sahibi olmanın stresi azalttığı, kan basıncı, trigliserid ve kolesterol seviyelerini düşürdüğü ve çocukların empati kurma yeteneği ile duygusal gelişimine olumlu katkılar yaptığı da rapor edilmiştirBirçok veri evcil hayvanların insanların kalp sağlığına iyi geldiğini, yaşam kalitesini arttırdığını ve insan ömrünün uzattığını kabul etmektedir. Örneğin, Melbourne’da yaşayan 5,741 kişinin katıldığı bir araştırma göstermiştir ki evcil hayvan sahibi olanlar olmayanlara göre daha düşük kan basıncına ve kolesterol düzeyine sahipler ve aynı grupta görülmüştür ki evcil hayvan sahibi olmayanların, düşük yaşam kalitesine sahip oldukları, sigara içiyor olduklarını ve yüksek kiloya sahip oldukları belirlenmiştirJournal of Psychosomatic Medicine’da yayınlanan bir çalışma, çevresinde evcil hayvan bulunan bireylerin fiziksel ve psikolojik stres düzeylerinin önemli ölçüde azaldığını göstermiştirEvcil hayvanlar kan basıncısını bazı ilaçlardan daha iyi kontrol altında tutarlar. Newyork’lu hipertansiyonu olan borsa brokerları üzerinde yapılan bir çalışma göstermiştir ki köpek ya da kedisi olan borsa brokerları, köpek ya da kedisi olmayanlara göre daha düşük kan basıncına ve kalp atış ritmine sahiptir. Araştırma sonuçlarını duyan, kedisi veya köpeği olmayan borsa brokerlarının çoğu araştırmadan sonra hayvan sahibi olmuşlardır.Son araştırmalar evcil hayvanların, stres düzeyini azaltmak konusunda bazen insanlardan daha etkili olduğunu göstermektedir.Kedi veya köpek sahibi olan çiftlerin birbirleriyle daha yakın ilişkiler kurduğu, evliliklerinden daha hoşnut oldukları ve strese daha iyi tepkiler verdikleri yapılan araştırmalarda görülebilmektedir.
Çocukların sevgisi anne karnında, anne ile başlayan sevgi bağı doğduktan sonra anne’nin bakımı ve ilgisi ile devam eder.Çocuklar büyüdükçe anneden başka diğer insanları da sevmeyi keşfederler. Daha sonra sevilme ihtiyacı anne dışında dünyadaki diğer canlılara yönelir, diğer canlıları da sevmeyi öğrenirler. Çocuğun yaşayan diğer canlıları sevmesi ve onlara saygı duyması onları tanımasıyla başlar. Bu nedenle doğal dürtülerle korkmadan hayvanlara dokunmak istediklerinde onları engellememek, korkutmamak, olumsuz düşüncelere sahip olmamalarını sağlamak gerekmektedir.Çünkü çocukların bu nedenle “hayvan fobisi” geliştirmelerine ya da fobi oluşmuşsa pekiştirmesine yol açıyor olabiliriz.Çevremdeki pek çok anne ve babası hayvanlardan korkan,onlara yanaşamayan kişilerin çocukları da hayvanlardan korkmakta ve onlardan kaçmaktadırlar.Küçük yaşlarda hayvan sevgisiyle tanışan çocukların psikolojik gelişimlerine bu sevginin katkısının bulunduğu göz ardı edilemez. Sevgisiz ve korkuyla büyüyen çocuklar, ergenlik döneminde ve yetişkinlik döneminde sevgiyi tanımayan, sosyalleşemeyen, dostluk kurmayı bilmeyen, mutluluğunu ve mutsuzluğunu paylaşamayan, sorumluluk bilincine sahip olamamış bireyler olarak yetişirler. Bu şekilde yetişen bireylerin çevresine ve doğada yaşayan diğer canlılara (özellikle hayvanlara) sıklıkla zarar verdikleri gözlemlenektedir. Aynı zamanda ergenlerin madde kullanımı ile bilinçsizce ve öfkeyle bazen davranış bozuklukları gösterdiği de görülmektedir. Zihinsel engeller, dürtüsel denetimin sağlanamaması gibi nedenlerden dolayı da hayvanlara zarar verildiği bilinmektedir.Hayvanların çocuklarımızın bedensel ve zihinsel gelişimine pek çok katkısı bulunmaktadır
Hayvan sevgisi ile büyüyen çocuklar; Sevgiyi, saygıyı ve bağlılığı ve sorumluluk almayı öğrenirler. Daha çok fiziksel aktivitede bulunurlar.Bu çocukları zararlı alışkanlıklardan da uzak tutar.Doğum, üreme, ölüm gibi yaşamsal kavramları tanır ve deneyimlerler.Yeni arkadaşıyla sırdaş olabilirler. Yargılanmadan, suçlanmadan, eleştirilmeden dinlendiği için kendini rahat ifade etme yeteneği kazanırlar.Hayvanlarıyla konuştuklarında dil gelişimleri artar.Korkularını yenmeyi öğrenirler.Empati yeteneklerini geliştirirler.Sabırlı olmayı, isteklerine erişebilmek için çabalamayı öğrenirler.Öfkelerini kontrol edebilmeyi öğrenirler. Tek çocuk ise de paylaşmayı öğrenirler.Çocuklarımız hayvanlardan korkuyor ise bu hayvanlara karşı olan korkularını nasıl yenerler?Önce işe kendimizden başlamamız gerekiyor. Hayvanları sevmiyor ya da korkuyorsanız bunu çocuklarınıza yansıtmayın, olumsuz düşüncelerinizi onlara aktarmayın.Tırmıklama, ısırma gibi bir durumlarda aşırı tepkiler göstermeyin. Hayvanları tanıdıklarında ve hakkında bilgi sahibi olduklarında hem ilgileri artar hem de varsa kaygıları azalır. Bunun için pet shop, hayvanat bahçesi gibi çeşitli hayvanların toplu halde bulunduğu ortamları ziyaret edebilir, ilgili kişilerden bilgi alabilirsiniz. Hayvanlarla ilgili belgeseller, kitaplar, dergiler de bilgi edinme yönünden oldukça yararlıdır.Çocuğunuz hayvanlara dokunamıyorsa, kuş, balık, kaplumbağa gibi kapalı bir yerde yaşayabilen hayvanları tercih edebilirsiniz.Evcil hayvanınıza çocuğunuzla birlikte bakarak ,onun yanında olarak ,korkusunu yenmesine yardımcı olabilirsiniz.Evcil hayvanlarımızı seviyor ,koruyor ve hayatımızı onlar ile paylaşıyoruz .Fakat dogada yaşayan pek çok tür hayvan var.Ülkemizde yasayan hayvan türlerini hiç merak ettiniz mi ?Bence biraz merak etmekte fayda var.Çünkü, özellikle bir bölümü, yok olmak üzereler...Bazı türler ise çoktan yok olmuslar.Sonuçta giden gitmis, kalan saglar bizimdir mantıgına sahip bir ülke oldugumuz için maalesef yakın zamanda pek çok hayvan türünü sadece özel hayvan çiftliklerinde veya sirklerde,hayvanat bahçelerinde görmek zorunda kalabilecegimiz unutulmamalıdır.Ülkemizde kalan hayvan türlerinin fosil kategorisine girmelerini engellemek bizlerin elindedir.Doga varsa hayat var,hayat varsa dünya vardır.Dünya içindeki tüm canlılar,evcil hayvanlar,vahşi hayvanlar,agaçlar,bitkiler,insanlar ve tüm nefes alan canlı grupları ile güzel ve yaşanabilir olmaktadır.Düşünebilen, zekası olan canlı türlerinden biri olan insan tüm canlı türlerine sevgi ve onun yaşam hakkına saygı ile yanaşabilirse dünya cennet olmaz mıydı ?
<script data-ad-client="ca-pub-2044130004774486" async src="https://pagead2.googlesyndication.com/pagead/js/adsbygoogle.js"></script>
Yorumlar
Yorum Gönder