Dünya üzerinde insan nesli yaşamaya başladıgından beri geçmişten günümüz zamanına kadar nice kötü eşkiya, zalim hükümdarlar, sultanlar, mafya babaları ,v.b cani,gaddar ,kötü kişiler görmüş geçirmiş olsa da bunların hükümdarlıkları,beylikleri,kötülükleri,devirleri iyi veya kötü bir şekilde son bulmuş ve genelinin yaptıkları kötülükler,canilikler onlara acı bir son hazırlamış, ilahi adalet bu eşkiya karakterli insanların daha dünyada yaşarken cezalarını bulmalarını saglamıştır .
Dünyada geçmiş zamanda yaşamış en cani,kötü insanlarından birkaçından örnek vermek istersem eger ;Adolf Hitler,intahar etmiştir.Josef Stalin ;beyin kanamasından ölmüştür.Kazıklı Voyvoda;osmanlı akıncıları tarafından başı kesilerek öldürülmüştür.Neron kendini hançerleyerek öldürmüştür.Korkunç İvan,satranç oynarken ölmüştür.Heinrich Himmler;takma dişinin içine saklamış olduğu siyanür kapsülünü patlatarak intihar etmiştir.Yaşa sen İlahi adalet !!
Dünya üzerinde iyi insanlardan çok daha fazla sayıda kötü insan var.Bunlar "neden varlar?. Kötülük doğanın işleyişinin bir parçası mı acaba?" diye düşünmekten çoğu zaman kendimi alamam.
Bir insan tamamen kötü müdür? yoksa biraz olsun iyi olmaya belli yöntemlerle ikna edilebilir mi ? şimdi bu yazdıklarımı okuyan kötü insanlar da var mutlaka, mutlakasını da geçtim, onlarca yüzlerce var belki.Her birinin acı çektirdiği tüm insanlar bir araya gelse,dünya üzerinde kelebek etkisi yaratacak iyi bir enerji agı oluşturabilirler mi?.
En tehlikelisi hangileridir bu kötü insanların? kötü olduklarını gizleyip bir düzene alıştırdıktan sonra pat diye ayağınızı kaydıranlar mı, yoksa her an kötülüğünün tehditi altında tutanlar mı?
Sevgili kötü insanlar, sizi mutlu eden kötü olmak mıdır? yoksa kendi çıkarlarınız için, kendi mutluluğunuz için istemsizce mi kötülük yaparsınız? hepinizden rica ediyorum, bir günlüğüne de olsa kötü olmayı bırakabilir misiniz? hali hazırda üzdüğünüz, aldattığınız, ağlattığınız, kandırdığınız, rol yaptığınız, oynadığınız, yorduğunuz, yıktığınız birileri mutlaka vardır. En azından bugün onlara kötü olmaktan vazgeçer misiniz?
Yoksa aklıma gelen ilk ihtimaldeki gibi doğanın işleyişinin bir parçası olmaya devam mı edeceksiniz, yine onları kullanıp yıpratacak mısınız , belki de kötülükle beraber doğdunuz , belki de ruhunuz kötü...
Kötü bir insanı nasıl tanımlarız? Başkasını düşünmeyen, üç kuruşluk çıkarı için bile herkesi harcayan, kendi menfaatinden başka bir şey, herhangi bir şey umursamayan, dünya yansa umurunda olmadığı gibi, kendi umuru için dünyayı ateşe vermekten geri durmayan, hülasa, berbat, rezil bir kişi.
Böyle bir insanı tanıyorsanız geri durursunuz. Ondan her türlü kötülüğü beklersiniz. Kendinizi, ailenizi, çevrenizi de uzak tutarsınız. Eğer bu kötü insanın kötülüğünü apaçık görüyor, tanıtlarını, kanıtlarını gözlüyor, gözlemliyorsanız, sizin insani, vicdani göreviniz, başkalarını da bu kötü insana karşı uyarmak olmalıdır.
Şimdi, kötü bir insanla karşı karşıya iseniz, onun kötülüğü yalnız size karşıysa, onunla baş edersiniz, onunla savaş, sizin savaşınızdır. Onun kötü olduğunu ne kadar söyler, anlatmaya çalışırsanız çalışın, ondan kötülük görmeyenler sizi dinlemezler. Çünkü yılan onlara dokunmamıştır. Ama uyarmaya, uyandırmaya devam etmelisiniz, çünkü kötülük bir yerde durmaz,katran misali heryere yayılır ve bulaşır. Dünyada kötü insanlar,eşkiyalar hükümdar olmuştur ve insan nesli dünyada yaşadıkça hala da olacaktır. Eşkıya dediğimiz insanların sözlük anlamı; bir tür kanun kaçağıdır. Yaptıklarıyla halkın gözünde zaman zaman değer kazanmışlar, türkülerde anılmışlardır. Aynı toplumun hafızası olan türkülere karanlık yönleriyle de geçmişlerdir. Bazıları unutulmuştur ve sadece adliye kayıtlarında kalmıştır ama bir dönem gazetelerde hikâyeleri ve yaptıkları anlatılanlar da olmuştur.
Yurdumuzda Anadolu coğrafyası insanları; bu coğrafyada var olduklarından beri haksızlığa, adaletsizliğe , zulümlere karşı hep sert tepkiler vermiş ve hep ezilenden yana olmuşlardır.Haksızlıklara karşı da halk kahramanları doğmuştur .Aynı zamanda zalimin karşısında mazlumdan yana tavır alışlarını anlatan bu halk hikayeleri özgürlük mücadelesinin sembolüdür .
Yazıma konu olan "Eşkıya Dünyaya Hükümdar Olmaz", Sabahattin Ali'nin Sandıkçı Şükrü için Sinop'
Rizenin eski adı haldoz mahallesinde ( portakallık ) kardeşi bir düğünde bıçaklanan sandıkçı Şükrü'nün sinirine hakim olmayıp kardeşini vuranı öldürmesi ile başlar.Sandıkçı Şükrü mahpusa düşer.O sırada karısına göz diken birini duyar .Tüm mahpus dostlarıyla kaçar.Karısını almak isteyeni ve kendini zehirlemek isteyeni de öldürür.Artık geri dönüşü yoktur.Dağa çıkar.Sisteme karşı gelir.Halk arasında yoksullara yardım ettiği her hikayede anlatılır.Dağda arkadaşlarıyla eşkıyalık yapar.Bir süre sonra vali emriyle kıstırılır.Saklandığı bir evde daha önce hayatını kurtardığı kolcu kayıklarının reisi varilci oğlu Sadık'ı yüzlerce atlıyla görünce içerlenir.Önce çatışma olur.Varilcioğlu Sadık ona teslim olursa öldürülmeyeceğini söyler.Bunun üzerine Şükrü teslim olur.Atlı kafilenin önünde esir giderken sırtından 2-3 kurşunla vurulur ve ölür.Ölüsü şehre getirilir ve gezdirilir.
Bir başka anlatımda da; Sandıkçı şükrü ev kuşatılmışken çatışıp fırsatını bulup atına biner ve dağlık alana kayalıklara doğru kaçarken sırtından 2 kurşun yer.Kayalıklara ulaşıp yaralı halde çatışmaya devam eder.Orada ölür.
Sabahattin Ali'nin Sandıkçı Şükrü için yazdığı şiir;
Sene 1341 mevsime uydum Sebep oldu şeytan bir cana kıydım Katil defterine adını koydum Eşkıya dünyaya hükümdar olmaz Çok zamandır çektim kahrı zindanı Bize de mesken oldu Sinop’un hanı Firar etmeyilen buldum amanı Eşkıya dünyaya hükümdar olmaz Bir yanımı sardı müfreze kolu Bir yanımı sardı Varilcioğlu Beşyüz atlıylan kestiler yolu Eşkıya dünyaya hükümdar olmaz
Hukuk ve tarih açısından baktığımızda, toplumların hafızasında romantik yaklaşımlara maruz kalan iki tür suçlu tipi vardır; kabadayılar ve eşkiyalar. Kiminin türkülerde ve halk hikâyelerinde kiminin ise polis ve jandarma arşivlerinde bahisleri geçer.
- Belki zamanımızda eşkıyaların,eskilerden referansla kahramanlıkları, mertlikleri ön plana çıkartılabilir. Ama gerek tarih ve sosyal bilim açısından gerekse onları yakından görmüş birinin anlatılarından gerçek yönlerini, objektif bir şekilde ele alınca göreceğiz ki aslında sonradan bulundukları mertebeye getirilmişlerdir.
Mesela bir Yaşar Kemal’in kaleminden İnce Memed’i, Çakırcalı Mehmet Efe’yi okuduğunuzda hayranlığınız artabilir. Ama bir Kemal Tahir’in kaleminden Rahmet Yolları Kesti’yi okursanız üstüne de Yorgun Savaşçı'yı rahatsız edecek denli gerçekçi eşkıya tiplemelerine rastlarsınız. - Halkın sözlü tarih kayıtlarından türkülerde de böyle bir ikilem söz konusudur. “Efelerin içinden Yörük Ali’yi seçtin mi?”, “Kerimoğlu duvarlardan atladı silahların beşi birden patladı”, “Bize de derler Çakıcı yar fidan boylum, yakarız konakları”gibi öven türküler vardır. Efeler nereden çıktı eşkıyaları anlatmıyor musun diye soracak olanlarınız olabilir. Fakat bu iki gurup karakter ve yapılanma olarak kısmen benzeşmektedirler. En azından toplumsal zeminleri, ortaya çıkış nedenleri neredeyse birbirinin aynıdır;
- Konuya dönersek bunca övmeye ve epik havaya karşın efelerin zalimliğine gönderme yapan türküler de vardır. “Sille’den gece geçtim görmedim annem, efeler içmiş içmiş sarhoş olmuş annem”, “Amanın efeler öldürmen beni, güzelde Cemilem’in hatırına soldurman beni” türküleri gibi. Ama ağırlık kahramanlıklarından yanadır en azından o şekilde bahsedilirler.
-
Halk nezdinde kendilerine “ilişmeyen”, derebeyine, ağaya karşı köylüyü koruyan ve harama uçkur çözmeyen eşkıya üç türlü ödül hak eder. Yaşarken köylü onu ele vermez, besler, saklar. Vurulduğunda öldüğüne inanmaz, yedi evliya gücünde der. Öldüğü kesinleştiyse türkülerinde ağıtlarında yaşatır. Misal bir “Çakırcalı Mehmet Efe Ağıdı” vardır, Sepetçioğlu bir annenin bir kuzusu” gibi türkülerde böyle bir yakıştırma yapılır.Eşkiya kavramı televizyon dizilerinde, filmlerinde de işlenmektedir.Örnegin ;Kurtlar Vadisi dizisinde Doğu Eşrefoğlu karakterinin: “Eşkıya iki türlüdür. Birisinin ardından türkü yakılır. Diğeri iki madalya bir fermanla kendi köyünün paşası olur halkı soymaya devam eder.” gibi bir repliği vardır, toplumun konuya bakış açısını az çok göstermektedir.Bu konuya ait olabilecek olan bir söz , Fransız roman, hikâye, deneme, biyografi ve tarih yazarı olan Andre Maurois'in alttaki sözüdür.
- Ahlak düzeni sağlam olmayan ve soyguncularıyla başa çıkamayan bir toplum ruhunda arta kalmış barbarlık duygusunun da tesiriyle soyguncularına karşı hayranlık duyar.”
- Bu duruma bir eleştiri Kemal Sunal’ın eşkıyalık konusunun işlendiği “Salako” filminde görülmektedir. Bir komedi filmidir fakat ağalarla eşkıyanın ilişkisinden, Salako’nun efsanelere inanan Anadolu halkı nezdinde söylentilerle eşkıyaya dönüşmesidir.Eşkiyalık konusuna bir başka örnek te şu anda televizyonda oynayan Eşkıya Dünyaya Hükümdar olmaz dizisidir.Daha çocukken bulaştığı yeraltı dünyasında yükselen Hızır Çakırbeyli ile ailesinin öyküsü anlatılmaktadır.
- Genel olarak bakıldığında ise eşkıyalık olgusu merkezi otoritenin zayıf düştüğü, kanunların geri plana itilip haksızlıkların büyüdüğü dönemlerde bir tür hak aramadır. En basitinden bir şekilde suç işleyen birisi zindana düşmemek adına veya haksızlığa uğradığı savıyla kaçak hayatına başlar.Özellikle idamlık olacağı kesinleşmişse artık silahlı ve kovalamacalı bir hayat başlamaktadır. Bazen ekonomik koşullar ve işsizlik gibi koşullarda eşkıyalık ve haydutluğun yayılmasına neden olup, çıkışında etkili olmuştur. Savaş için yetiştirilmiş deneyimli birliklerin, işsizlik ve hedefsizlik nedeniyle eşkıya gruplarına katılması veya eşkıyaya dönüşmesi de söz konusu olmuştur.
- Eşkıyaların en temel kanunu ırza mala göz dikmemek ise ikinci kanunu düşmüşe, âcize el uzatmak yani yardım etmektir. Adi suçlar işleyenler haricinde bu şekilde davrananlar toplumsal hafızada kabul görmüş, türkülerde bahsi geçen kişiler olmuşlardır. Bu nedenle genelde fakir fukaraya çeyiz armağan edip evlendirmeleri, düğün kurdurmaları söz konusudur.
- Eşkıyalık artık son dönemlerde tarihe karışmıştır. Ancak Somali gibi bazı bölgelerde korsanlık şeklinde devam etmektedir. Ulaşım sistemlerinin gelişmesi eşkıyalığın dağ saltanatını yıkmıştır. Son eşkıya 1970’lerin sonunda Muğla’da dağa çıkan “Muğla canavarı” lakaplı “Eşref Atan” olmuştur. Ege’de dağa çıkan son eşkıya da o oldu.Ne zeybekti ne de adına türkü yakıldı. Öldüğü gün gazetelerde 2006 yazında“Ege’de dağa çıkan ama adına türkü yakılmayan son eşkıya yatağında öldü”şeklinde haberler çıkmıştır.1970’lerden sonra kabadayılık nasıl tarihe karışmışsa,eşkıyalıkta tarihe karışmıştır.
- Dünya üzerinde tarihten günümüze kadar her devirde kötüler,eşkiyalar var olmuştur ve gelecekte de olacaktır. Ama inancım şu ki her zaman kötülük değil ,iyilik kazanacaktır,kazanmalıdır.Yoksa dünyamız kötülükler ile yok olmaya mahkumdur.Kötü,eşkiya insanlar için su testisi su yolunda kırılır dedikten sonra hatırlatmak isterim ki Allah’ın rahmeti de vardır, gazabı da. Allah rahmetini iyilerden, gazabını kötülerden eksik etmesin. Amin.
Kaynaklar: Ali Haydar Avcı, Zeybeklik ve Zeybekler Tarihi, E Yayınları, İstanbul 2004; Eric J. Hobsbawn, Eşkıyalar, Avesta Yayınları, İstanbul 1997; Halit Çapın, “Eşkıya”, Takvim Gazetesi, 8.9.2005; Halit Çapın, “Göçen adam: Koçero”, Takvim Gazetesi, 9.9.2005; İsmail Hakkı Soyyanmaz, Tulumbacılar ve Edirne Tulumbacıları, Eser Matbaacılık, Edirne 2002; Karen Barkey, Eşkıyalar ve Devlet-Osmanlı Tarzı Devlet Merkezileşmesi, çev. Zeynep Altok, Tarih Vakfı Yurt Yayınları, İstanbul 2011; Kemal Tahir, Rahmet Yolları Kesti, İthaki Yayınları, İstanbul 2007; Murat Çulcu, Her Sakaldan Bir Kıl (Türkiye’de Mafia’laşmanın Kökenleri-1), E Yayınları, İstanbul 2006; Murat Çulcu, Sikkesiz Sultanlar (Türkiye’de Mafia’laşmanın Kökenleri-2), E Yayınları, İstanbul 2002; Mustafa Akdağ, Türk Halkının Dirlik ve Düzenlik Kavgası: Celali İsyanları”, Yapı Kredi Yayınları, İstanbul 2009; Nihat Genç, Köpekleşmenin Tarihi, Cadde Yayınları, İstanbul 2007; Sabri Yetkin, Ege’de Eşkıyalar, Tarih Vakfı Yurt Yayınları, İstanbul 2003; Refi Cevat Ulunay, Dağlar Kralı Balçıklı Ethem, Arba Yayınları, İstanbul 1995; Refi Cevat Ulunay, Eski İstanbul Kabadayıları Sayılı Fırtınalar, Arma Yayınları, İstanbul 2003; Robert Zens, “Pazvantoğlu Osman Paşa ve Belgrad Paşalığı (1791-1807)”, Osmanlı İmparatorluğu’nda İsyan ve Ayaklanma, Alkım Yayınları, İstanbul 2007; William J. Grsiworld, Anadolu’da Büyük İsyan 1591-1611, Tarih Vakfı Yurt Yayınları, İstanbul 2002.
<script data-ad-client="ca-pub-2044130004774486" async src="https://pagead2.googlesyndication.com/pagead/js/adsbygoogle.js"></script>
Merhabalar aslında zaman ilerdikçe eşkıyaların şekilleri ve tarzları değişmiştir şimdi öyle bir kaç kişiden oluşan eşkiyalık düzeni yerine bazı devleteler bunu aleni yapmaya başladı ve teröre destek oluyorlar yani demem o ki zaman değişecek sitem değişecek ama zorbalık her daim var olacak istmesekde
YanıtlaSilMerhabalar,yazıma gösterdiginiz ilgi için çok tşk ediyorum.
SilBen teşşekkür ederim okumaya değer bir şeyler yazdığınız için
SilHarika bir yazı her kelimesine kadar özenle okudum. Tebrik ediyorum sizi. Yenilerini bekliyoruz. Saygılar. Osman Topal
SilGüzel yorumunuz için çok teşekkür ediyorum Osman bey,saygılar benden .
Sil