Son günlerde üst üste yaşanan olumsuz olaylar ; Corona virüsü gibi tüm dünyayı saran pandemik ölümcül hastalık ,doğal felaketler ,ekonomik olumsuzluklar,tüm sınır komşularımızla yaşanan gerginlikler v.b...birbiri ardına devam etmekte.Gün geçmiyor ki neredeyse olumsuz bir olay duymadığımız gün yok gibi.İnsanlar psikolojik problemler yaşamamak adına olumsuz haber duymamak için evden çıkmaz hale gelmekte ,haberleri seyretmeme ,dinlememe ,üç maymun (duymadım,görmedim,işitmedim ) durumuna girmektedirler.
Türk insanının kader algısının aşırı gelişmiş olması sonucu yaşanan tüm bu olumsuz olaylar sonucu hayatını kaybeden insanların ,ardında bıraktıklarının acılarına kaderleri böyleymiş diyebilmemiz doğrumudur?
Bunu söylemeden önce kader ve kadercilik nedir önce bunu incelemek gereklidir.Kadercilik kişisel kontrolün pasif bir biçimde reddedilmesi, kaderciliğin kişisel kontrol boyutuna, olanların sorumluluğunun doğaüstü bir güce atfedilmesi, şans ve batıl inanç boyutlarına ve belirlenen alın yazısının değişmeyeceği inancıdır.
Tüm bu yaşanan olumsuzlukları yukarıda tanımladığımız kadercilik kavramına oturtabilirmiyiz.Yaşanan bu olumsuz olayları değiştirebilme gücü insanoğlunun elinde olamazmıydı ? Neden kader der geçeriz ,neden bunu değiştirmek için hiçbirşey yapmayız ?.
Bu olacağı varmış, olmuş" şeklindeki toplum genelindeki yaygın düşüncenin eylemi midir?.Kadere boyun eğen insanın yaptığı seçimlerin ve başına gelen olayların o doğmadan önce bir yerlerde yazılı olduğu inancını benimsemesi ve "böyle yazıldıysa değiştiremem nasılsa" mantığıyla pasif bir davranış belirlemesidir. Kadere inanan insanlar "insan kendi kaderini kendi çizer" söylemlerine inanmak şöyle dursun, bu realizm kavramına tüm güçleri ile karşı çıkarlar .Çünkü onlara göre KADER insanın hayal edebileceğinin çok üstünde bir güçle hayatlarını kontrol eder ve insanın kendisini olayların akışına bırakmaktan başka çaresi yoktur.
Bu kadere inanma ve kendini kadere bırakmak algısı sosyal kültürümüzün ,adetlerimizin,geleneklerin,yaşam tarzımızın ve dini inançlarımızın v.b...gibi pek çok olgunun kafamıza küçücük yaşlardan beri kazındığı gerçeğimidir ?
Elazıg depreminde insanlar 1.derece fay hattı geçen bir zeminde deniz kumundan yapılmış binalarda oturmasa,zemin etütleri yapılmış ,depreme dayanıklı zeminlerde oturan saglam binalarda oturmuş olsalardı veya Van da yaşanan çığ düşmesinde her sene bölgesel yaşanabilen çığ düşmelerine karşı tedbirler alınmış ( çıg tünelleri yapılmış ,eğimi fazla yerler agaçlandırılmış ,perdelenme tekniği uygulanmış ,çığ tehlikesi olan bölgelere kara ve demir yolu ağları kurulmaması v.b gibi...)tedbirleri almış olsalar idi bu kadar çok insan ölümü olurmuydu ?
Bugünlerde kime sorsanız 2020'den şikayetçi... Sosyal medyada herkes 2020 yılından yana yakıla dert yanıyor .Sanki son zamanlarda başımıza gelen bütün felaketlerin sorumlusu, sabah yırtıp attığımız bir takvim parçası... Oysa; liyakat (sözlük anlamı ;layık olma, yaraşma, yaraşırlık, uygunluk) yoksa felaketler kaçınılmaz olmaktadır .Bir işin gerçekleştirilmesine elverişli, liyakatli, yetenekli kişiler doğru mevkilerde olsalar ve işlerini doğru ve eksiksiz yerine getirebilseler idi tüm bu yaşadığımız felaketler yaşanırmıydı ? Tabiki HAYIR ...
Türkiyede tüm olumsuzluklar ve ölümler işini bilmez veya layıkı ile işini yapmayanların yüzünden yaşanmaktadır.Uzaya giden ve yapay zekanın yaratılabildiği bir çağda yaşayan insanlar olarak teknolojik imkanları kullanarak , doğal afetler yaşanabilecek bölgelerde tüm önlemleri alarak bu can kayıplarının önüne geçebilmemiz oldukça kolaydır .Bilimin ve teknolojinin ışığından ayrılmadan yürümek ,kadercilik kavramından uzaklaşarak realizm kavramı ile yarınlarımızı inşaa etmemiz gerekmektedir.
Kader diyince ilk aklıma gelen Bestesi Ali İhsan Kısaç'a ait olan; Hicaz makamı, Düyek usûlündeki “Kader Diyemezsin Sen Kendin Ettin”şarkısıdır.İlk bakışta sadece aşkı anlatan şarkı sözü gibi düşünülse de şarkı içeriğine baktığımızda yaptığımız tüm davranışlarımızın ve bu davranışların sonucu hedeflediğimiz noktaya ulaşmak veya ulaşmamak anlamını çıkarabilmekteyiz.
Bu şarkının sözlerini ve şarkıyı en iyi yorumlayanlardan biri olan, söylediği şarkılar gibi gerçek hayatında da acıların kadını olan merhum şarkıcı BERGEN' i bu sebeple bir hatırlayalım istiyorum .
Kader diyemezsin sen kendin ettin
Aşkıma sevgime ihanet ettin
Yalvarışın çok geç beni kaybettin
Dönme artık seni ben de terk ettim
Hani mutluluktu bu aşkın sonu
Hani sevecektin bir ömür boyu
Nasıl yaptın zalim sen bana bunu
Kader diyemezsin sen kendin ettin
Şimdi gözlerimde boş bir anısın
Sen gerçek aşkımın sahte yanısın
Sana değil tanrım bana acısın
Bu kötü günlere sen sebep oldun
Yalvarışın çok geç beni kaybettin
Dönme artık seni ben de terk ettim
Hani mutluluktu bu aşkın sonu
Hani sevecektin bir ömür boyu
Nasıl yaptın zalim sen bana bunu
Kader diyemezsin sen kendin ettin
Şimdi gözlerimde boş bir anısın
Sen gerçek aşkımın sahte yanısın
Sana değil tanrım bana acısın
Bu kötü günlere sen sebep oldun
Bergen’ sadece 30 yıl yaşamıştır. Hayatını bir ayrılıp bir barıştığı kocası sonra da katili olan Halis’e duyduğu ‘ölümüne aşk’a adadı. Tek isteği şarkı söylemekti. Halis’in kıskançlık krizleri buna izin vermedi. Önce yüzüne kezzap atıp güzelliğini sonra da tek kurşunla hayatını elinden aldı.
Oysaki Bergen'in bambaşka tercihler ile bambaşka bir hayatı olabilirdi.Kendi yaptığı tercihler onun önce büyük acılar yaşamasına sonra da hayatının sona ermesine sebep olmuş.Buna kaderi böyleymiş ,alın yazısı bu değiştirilemez diyip geçebilirmiyiz? Tabiki HAYIR ...
Kaderin senin seçimindir,neyi seçersen onu yaşarsın .İyiyi ,doğruyu ,güzeli seçersen sonucu güzelliklerdir.Yanlışı ,kötüyü seçersen de felaketler,kötü olaylardır.Bunun sonucu da olumsuzluklar ve acılardır.Bundan yola çıkarak son zamanlarda yaşadığımız olumsuzluklar bizim seçimlerimizin sonucu OLABİLİR Mİ ?
Tabiki seçimlerimizin sonucudur dediğinizi duyar gibiyim!!!.O zaman seçimlerimizi yaparken işi liyakatı ile yani layıkı ile yapanları seçerek yapmamız ,doğal afetlerde de daha yaşanmadan devlet ve millet olarak gereken önlemleri almamız üzüntü yaşamamıza sebep olan olayların önlenmesi açısından oldukça önemlidir.
Sonuç olarak Türk toplumu olarak acilen kadercilik kavramını bırakarak gerçekcilik (Realizm )kavramını hayatımıza geçirmemiz gerekmektedir.
Yorumlar
Yorum Gönder